İSMAİL FAKİRULLAH K.S.
İsmail
Fakirullah Hz.leri, Allah rasulünün amcası Hz. Abbas’ın (ra) asil soyundan
gelmektedir. Ecdatları Medine’den Irak’a hicret etmiş, bir kısmı Bağdat,
bir kısmı da Kûfe’de ikâmet etmişlerdir.
Başta
Kur’an-ı Kerim’in ilk müfessiri büyük Sahabi Abdullah İbn-i Abbas (ra)
olmak üzere, bütün dedeleri; Hadis, Fıkıh, Tefsir, kıraat, Soy ilmi gibi
dinî ilimlerde meşhur ve aynı zamanda günün Halifeleri katında Kadılık
ve emirlik gibi Mevkiler ihraz etmişlerdir.
Yedinci
dedesi Mevlana Ebul-Abbas Ahmed Hz. leri ilim için hicret eden ve büyük
ihtimalle Cizre’ye yerleşen ilk dedesi olmuştur.
Cizre’de
Raisul-ülemâ unvanını ihraz eden dördüncü dedesi Mevlana Molla Ali, ilim
ve irfan nurunu daha ötelere yaymak için yurdumuzun Botan Mıntıkasına
hicret eder. Önce bir süre Hililâ adlı köyde ikamet eder, Sonra da
Siirt’ten Til-lo’ya gelir ve bu nur bahçesine yerleşir. H. 910 — M.
1505...
Tillo’nun
büyük Camiinde de Hatib ve Müderris olur.
Bu
ilim ve irfan nuru babadan oğula, sırasıyle oğlu Molla Cemaluddin’e ondan
oğlu Molla Muhammed el-Müderris’e ondan oğlu Molla Kâsım’a ve ondan da
oğlu Gavs-î âzam şeyh İsmail Fakirullah Hz. lerine ulaştı.
İsmail
Fakirullah Hz. leri H. 1067-M.1657 yılında, Şaban ayının ilk Cuma gecesi,
Fecr-i Sâdık vakti dünyaya geldi.
İlim
tahsilini büyük alim, babası Molla Kasım Hz.lerinin yanında tamamladı.
İsmail
Fakirullah Hz.leri, Velayet ruhuyla doğmuş ve bu ruhla gelişiyordu. Ve bu ilâhî
hikmete binaen kırk yaşına kadar; taze yada kuru üzümün dışında gıda
almamıştır.
Yirmi
dört yaşında babasını, Otuz yaşında da validesini kaybeden İsmail
Fakirullah Hz. leri, Siirt eşrafından Hacı Muhammed’in kızı ile evlendi.
İsmail
Fakirullah Hz. leri, ailesine helal rızık temin etmek için, Meşe ağaçlarından
topladığı Mazı’ları, kazancının helal olduğuna kanaat getirdiği bir
kimseye satar, parasıyle tohumluk buğday alır ve Ra’sul dua diye bilinen, yüksek
bir tepede kendi eliyle ekerdi.
Aynı
yerde bulunan, gerek üzüm bağının, gerek buğday ektiği tarlasının tüm
işçiliğini bizzat kendi yapardı. Elde ettiği mahsulü kendi toplar ve sırtıyla
eve taşırdı. Ayrıca bütün bu işleri görürken, azami ölçüde abdestli
olmaya özen gösterirdi.
Gavs-i
âzam İsmail Fakirullah Hz. leri, Ra’sul-duada dünya ve ahiret hayatlarını,
adeta terazinin iki kefesine koymuş ve her birisine gerektiği ölçüde kıymet
vermişti. Ailesine helal rızık temin etme adına gösterdiği bu vefakârlığın
ötesinde bir fedakârlık düşünülemez. Kendisi ise, bir hafta boyunca, bir
avuç kuru üzümle iktifa ederdi.
Her
Cuma günü yıkanıp elbiselerini değiştirince, Cebine konan bu avuç kuru üzüm,
bir hafta için kendisine fazlaydı bile...
İsmail
Fakirullah Hz. leri kırk yaşına kadar bu Mizaç üzere geldi. Kırk yaşında
ise, kırk gün istiğrak haletine girdi. İstiğrak; yüce rabbinin dışında,
herşeyden habersiz, yemek yemeden, su içmeden ve hiç konuşmadan, sıhhati
yerinde geçirdiği, hayatının olağanüstü, metafizik bir kesitiydi.
İstiğrak
haletinin sona ermesiyle, yüce rabbinin derin aşkıyla yeniden kendini bulup Bâkîbillâh
Mertebesine erişti. Bundan böyle Mizacı düzeldi, artık sâir gıdalardan az
yer ve az içebilirdi.
Kırksekiz
yaşına kadar ilim okutmaya devam eden İsmail Fakirullah Hz.leri, bu arada hac
farizasını da eda etti.
KUYU
HÂDİSESİ
Kuytu
Çilehâneler, Sedasız Mağaralar, yada irtifâ’ın yalnızlık esintisini taşıyan
dağlar, veya karanlığın ışıltısını barındıran kuyular... Bunlar
peygamberlerin ve bir çok evliyanın hayatında önemli hatıra kesiti olagelmişlerdir.
Eyyûb
peygamberin Çilehânesi, Nur Muhammedin (sav) Hirâ Mağarası, Musa’nın
(as) Tuvr dağı ve Yusuf’un (as) kuyusu birer ilâhî tecelli mekanı değil
miydi?
İşte
İsmail Fakirullah Hz. lerinin de yüce rabbiyle cc. Melekût âleminin derinliğindeki
ulvî transı, gayet mütevâzi böyle bir kuyunun derununda gerçekleşti.
Hayatının
her anında rabbine duyduğu aşk ve sevginin birikimi; Şaban ayının ilk Cuma
gecesinde benliğini sarmış bir haldeyken, yanından geçmekte olduğu susuz
bir kuyunun derinliklerine düşüverdi. Kuyunun derinliği On metreden fazla
olmasına rağmen, Melekût alemiyle içice olan Şeyh Hz.leri, kendini bir kaç
karış derinlikte bir çukurda hisseder ve bu engeli aşıp yoluna devam etmek
ister. Ancak dönüp dolaştıkça, mâsivaya gidecek yolların bir bir kapandığını
farkeder. Sevk-i îlâhiyle gönül yolunu yoklarken, işte bu derûnî yolların
açık olduğunu bulur. Ve o anda, ol yusuf-i Sâni; yollar tükense de,
duvarlar engel olsa da, gönlün içinden geçen yolun asla kapanmayacağını müşahede
eder. Yönelir ve gönül yoluna düşer. Gönül yolunda mevlasını bulur,
huzura kabul edilir. Öyle bir mânâ meclisine alınır ki, orada melekû
aleminin büyük pirleri mevcut idi.
Gökyüzüne
yükselen nurlarla dolup taşan kuyu âdeta Kadîr gecesinin mabedi oluvermişti.
Zira içinde; herbiri bir nur kandili gibi parıldayan o velilerin ruhâniyeti
bulunuyordu.
Orta
yerde, Gavsiyet düğünü icra edilen İsmail Fakirullah Hz. leri, etrafında
da bu yüce zâtlar...
Bir
yandan Hızır ve İlyas kendisine kebap pişirirken, diğer yandan; şâh-ı
Geylân-ı, Ahmed-i rifâî, ve Cüneyd-i bağdadî taze meyveler takdim
ediyordu.
Hamzeviyye
Cemâati ve başında Şeyh Hamza El-kebir... yanı başında nur parçası
gibi, oğlu Şeyh Mücâhid ve diğer oğulları; Muhamedur-radiy’î, Şeyh
Burhan ve Halil Ferd.... Şeyh Musa, Alemeyn ve Şeyh Hasan El-Fatiyrî...
Hasan
ul-hutvî, Şeyh Mustafal-kurdî, Şeyh Hüseyn El-Neccâr ve büyük tabiî
uveys El-karanî de gelmişti.
Büyük
Sahabi Halid bin Velid (ra) in de aralarında bulunduğu bu mübarek zatlar İsmail
fakirullahın etrafında halka oluşturmuş ve kendisine ilâhî şarabın kâselerini
sunmaktaydı.
İsmail
Fakirullah Hz. leri, bu mânâ Meclisinde, Cezbe ve istiğrak haletinde
irticalen Sekiz kasîde söylemiştir. Kasîdelerinin ilkinde şöyle buyurur:
Eş-şeyh
Fakirullah’ım ben...
Severim
Allahı seveni...
Bu
asırdaki Ebrâr’ların Sultanıyım...
TARİKATI
Gavs-î
âzam İsmail fakirullah Hz.leri istiğrak haletinin ardından, adı geçen büyük
velilerin kuyuda katıldığı mâna meclisinde, yüce Allahın telkin ve ilhamına
Mazhar oldu. Onun ifadesiyle:
Her
Şeyhin bir şeyhi ve rehberi vardır, Benim rehberim ise; tüm hallerimde,
Allah’tır!
Halifesi
İbrahim Hakkı Hz. lerine ise, bir hitabında şöyle buyurur:
Tarikatımız
uveysiyye’dir.
İçindeki
telkinler de Allah’tandır.
Böylece
Îsmail Fakirullah Hz. leri, tarikatının uveysiyye tarikatı olduğunu, içindeki
bütün telkinlerin de yüce Allah tarafından ilham edildiğini ifade
buyurmaktadır.
Uveysîlik;
Allah rasulüyle görüşmeden, Allanın ve rasulünün izinden gidip
sevgileriyle ruhunu kemâlâta ulaştıran büyük tabiî uveys-i karanî Hz.
lerine nisbetle, yani onun Meşrebine benzer bir Meşreble Allaha yönelen
velilere verilen mânevi bir rütbedir.
İsmail
Fakirullah Hz. lerinin uveysî tarikatında Murid; Zikirle, Kur’an-ı Kerim
tilâvetiyle ve mürşidinin telkinleriyle terbiye edilir. Yapılan Zikirler, Kâdirî
ve Rifâî tarikatlarında olduğu gibi, genellikle Cehrî yani açıktan yapılan
Zikirler olmakla birlikte, Nakşibendî tarikatında olduğu gibi hafî yani
gizliden de yapılabilir. Uveysî tarikatında, temel zikirler;
1.
Kelime-i tevhid
2.
Allah
3.
Allah’u hayy... zikirleridir.
Bu
zikirler, hergün sabah namazından sonra, yapılması yanısıra, pazartesi ve
Cuma geceleri de yapılmaktadır. Ancak Cuma geceleri yapılan Zikirlerden
sonra, genellikle def vuruşları eşliğinde kaside ve ilâhiler de söylenmektedir.
Bu zikir meclislerinde duyulan manevi zevk ve haz gayet yücedir.
TARİKAT’ININ
GAYELERİ
Her
tarikatın olduğu gibi, İsmail Fakirullah Hz.lerinin uveysiyye tarikatının
da şu ulvi gayeleri vardır;
1.
Allah ve Rasulünü tanıtmak ve sevdirmek...
2.
İnsana yakışmayan, zararlı huylan, zamanla terk ettirip, islâmın güzel
ahlakiyle donatmak...
3.
Nefis ve Şeytana karşı duyarlı kılmak...
4.
İbadetle gerçek kulluğa eriştirip, ruhu suflî isteklerden âzad etmek...
5.
Kalbi, Zikir tedavisiyle, nefsânî hastalıklardan temizleyip iman ruhu ile
Cilalamak...
6.
Allanın mâsivasını gönülden atıp, kainatın her zerresinde onun birliğini
ve sevgisini bulmak.
Tarikatının
bu ulvî gayelerini gerçekleştirmek için şu tedbirler tavsiye edilir;
1.
Helal rızık olması şartıyla, az yemek ve az içmek.
2.
Az uyumak.
3.
Az konuşmak.
4.
Halkın zararından uzak Hakka ise yakın olmaya çaba sarfetmek...
5.
Kâinatı, içindeki zerrât ve seyyârâtiyle tefekkür etmek...
6.
Allah’ı;
-
Lisânen
-
Kalben
-
Bedenen... devamlı anmak...
VEFATI
İsmaîl
Fakirullah Hz.leri yetmiş-dokuz yıllık ömrünü, rabbinin rızasına uygun,
taat ve irşad ile nurlandırdı.
H.1146-M.1734
yılının yirmiüç Şevval, Salı gecesi, Saadet döşeğinde ve başucunda
okunan yâsin-i şerifin:
Ayetiyle,
şevkle “Allah!” diyerek temiz ruhunu, rahman’a tevdî etti.
Ebedi
İstirahatgâhına defnedildikten kısa bir süre sonra; her vesileyle sevgi ve
hürmetini ifade eden Osmanlı Padişahı Sultan I. Mahmud Hz.leri, bir ferman göndererek,
Mübareğin kabr-i Şerifi üzerine büyük bir kubbenin inşâ edilmesini
emretti. Emr-i Sultanî üzerine kısa sürede kubbe inşâ edildi.
İsmail
Fakirullah Hz.lerinin irşad nuru, İstanbul pây-i tahtından ta Mekke-i Mükerremeye..
Dağıstan’dan Hindistana kadar ulaşmıştı. Binaenaleyh gerek Osmanlı Padişahının,
gerek Mekke emirinin derin sevgi ve saygısını ihtiva eden Ferman ve Mektublar
alıyordu. Padişahın fermanlarında kalbi iltifatların yanısıra, Tillo halkına
vergi ve askerlikten Muafiyet gibi idarî ve maddî hediyelerin bahsedildiği
ifade edilmişti.
OSMANLI
PADİŞAHI SULTAN I. MAHMUD’UN GAVSİ AZAM ŞEYH İSMAİL FAKİRULLAH
HAZRETLERİNE GÖNDERDİĞİ MEKTUBUN ÖNSÖZÜDÜR.
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Akıl
ve kıyasın, ilmini kapsamayacağın hakikatini; velilerine açan, sevenlerini
ve inananlarını diğer insanların ulaşması mümkün olmayan mertebelere ulaştıran,
şüphesiz “onları bulan Allah’ı tanır, onları tanıyan Allah’ı
bulur, onlardan birini kabul eden kurtulur, onların kabul ettiği biri de ünsiyetle
Allah’a ulaşır.” havas velilerini zatına yaklaştıran Allah’a hamd
olsun.
Salat
ve selam; Kuds’un deryalarından içen, ünsiyetin sergisine oturan (Allah
Resulüne) ve sırları ehadiyetin yüceliğini müşahede edip, vasıfları
rububiyetin şühudunda yok olan âl ve ashabının üzerine olsun.
Emma
ba’du; Rahib Rabden kavlen selam; tarikatın imamı hakikatin yücesi irşad
makamının kâimi, kulların umurunun nâzımı, bütün hâllerinde Allah’a
yönelmiş bulunan, konumuyla ve sözüyle halkı hakka davet eden, eşhas ve
ervahın hulâsası, kandil ve ışığın sırrı, mülk ve melekût hallerinin
arifi, kuds ve lâhût sırlarının vâkıfı. Allah ile; bilinen v e bilen,
Allah’a yönelen ve ulaşan azizimiz ve şeyhimiz Fakirullah efendimize olsun.
Tercüme:
Nureddin Sancar
SULTAN
1. MAHMUD
EVLADLARI
İsmail
Fakirullah Hz.lerinin ikisi kız olmak üzere beş çocuğu dünyaya geldi.
Bunlar;
l-
Şeyh Abdulkâdir
2-
Molla Abdullah
3-
Hacı Salih
4-
Hafsa
5-
Küçük yaşta vefat etmiş kızı.