SİİRT'TEKİ BAZI DEYİM VE ÖZEL İSİMLERİN AÇIKLAMALARI
KEEK: Siirt'in peksimet ekmeğidir. Hala varlığını sürdüren tandırlarda yapılır. Tandırda önce günlük yenen "İMRAVVOH" ekmeği pişirilir. Daha sonra simit haline getirilen hamurlar tandıra yapıştırılır ve hava almaması için üzeri kapatılır. Akşamdan sabaha küllenmiş köz hareretiyle pişen ekmek-suyunu çektiği için kıtır-kıtır olur ve aylarca saklanabilir duruma gelir.
Bu KEEK ekmeği birkaç dakikalığına suya batırıp çıkarınca yumuşar,
buna otlu peynir katıp çiğ köfte gibi yoğurunca BESİSE haline gelir ve afiyetle yenirdi.
ÇİT: Yabani sarı çiçek: eskiden bağ sınırına dikenli tel yerine "Vardıl Sıfor" Tek Yapraklı Sarı çiçekler "ŞİLEN" olarak ekilirdi. Ve bunlar açarken SOHE denilen bağlık alanlarını sihirli bir koku sarardı. İsparta güllerinin yabanisi sayılan bu çiçeklerin çok yapraklı pembelerine "Vardıl Irak" denirdi.
CAS: Siirt'in has mimari geleneğini yaratan bir yapı malzemesidir. Alçı Jips taşlarının yakılıp öğütülmesinden elde edilirdi. Çabuk sertleşmesi yanında kalıpsız Kubbe yapmağa imkan veren bir özelliğe sahipti. Cas, Bugün tamamen terkedilmiş, Siirt'in o güzelim bembeyaz evleri şimdi artık sadece "Siirt beyaz bir gelin" türküsünde yaşamaktadır.
KASR: Zevye mezarlığı yamacında yapılan ilk yazlık ev; ve "KASOR ABDO" diye bilinirdi. Şimdi burası evlerle dolmuştur.
HELVACILAR ÇARŞISI: Eski Siirt'in Helvacıları köylü lokantaları gibiydi. Dükkanların iç taraflarına konulan uzun ve daracık masalarda köyden gelenler pekmezden yapılan Siirt helvasına o zamanlar lüks sayılan Fırın ekmeğini katık ederlerdi.
BAKIRCILAR ÇARŞISI: Bugün tamamen yok olan Bakırcılar çarşısı ta uzaktan bir orkestrayı andıran çekiç sesleriyle hemen farkedilirdi. En güzel siniler, güğümler, taslar, sahanlar burada oya gibi işlenir, dev körüklerin arkasına geçen çıraklar bir sağa bir sola yaslanarak çekiç sesleriyle adeta meşk ederlerdi. Bakırcıların 10 yıl öncesine kadar sürdürdükleri bir gelenekleri de Cuma günleri tatil yaparak çalışmamalarıydı.
MENEŞ: Eskiden pestil (HERİRE) posasından yapılan çamur ğavralarda düzgün ağaç dalları saplanarak oynanan KUÇAT oyununda bir vuruşla çift dal düşürmek için kullanılan bir sözcüktü. Bu dalların büyüklerine "Sikkit babani" derlerdi. Oldukça maharet isteyen bu oyunda başarılı olan gençlerin kazandıklarıyla bir yıllık odun ihtiyaçlarını karşıladıklarını hatırlıyorum.
LEVLİ: Siirt'in önemli bir el sporu olan gülle oyununda birinci vuruşu yapana denirdi. Gülle yapımı için dağlarda geziler yapılır, uygun taşlar bulunur ve elde bir demir parçasıyla yontulurdu. En makbulü haritalı taştan yapılır ve Babudarp Camii'nin önündeki sulaktaki yuvalarda ezilerek pürtükleri alınır ve cevizle parlatılırdı.
MELEDE: Ramazan arefesinde her mahallede yakılan ateşti. Odunları evler gezilerek temin edilir ve akşamları eve giden aile reislerinden "Ramazan için bir kuruş" tekerlemesiyle çalı çırpı (severih) için para toplanır ve para vermeyenler "cebinde bir kuruş yoktur" diye koro halinde eleştirilirdi. Yakılan
MELEDE'nin üzerinden atlanır; en yüksek alevin üzerinden atlayanlar bunu iftihar vesilesi sayarlardı.
SUKE: Siirt'in meşhur CİGOR bayramında damlarda başlar üzerinde daire çizilerek yakılan meş'alelerdi. Bunlar DİFRAN tabir edilen bol lifli bir ağaçtan tutacak yeri bıçakla düzeltilen diğer ucu koparılmadan üç parçaya ayrılır ve içine tutuşturucular yerleştirilirdi.
CEVİZLER: Yine Cigor bayramında, duvar diplerinde açılan ufak bir çukura (CUMA) 2-3 metreden avuçlanan cevizlerin atılmasıyla olurdu. Cume'ye yani çukura giren ceviz sayısı çift olursa atan, ebe olandan o miktar ceviz alır, tek olması halinde kaybederdi.
TOPAÇ: "Mız'ar"
diye adlandırılan Topaçlar ipe sarılarak fırlatılır ve en
fazla dönen Mız'ar
sahibi kazanırdı. Bu işe hakemlik edenler sayı sayarak
yarışmayı sonçlandırırdı.