SİİRT'TE ÖRF ve ADETLER NİŞAN-EVLENME-DOĞUM-SÜNNET VE ÖLÜM

Siirt'te diğer folklor grupları gibi örf ve adetlerde kendine has özellik ve güzellikler taşır. Her kentin kendine özgü haller gösteren inşan, evlenme, doğum ve ölüm törenlerinin ilimizdeki yapılış şekillerini bilmekte herhalde iktisadi ve tarihi yönlerini bilmek kadar fayda vardır. Şimdi bunları sırasıyla anlatmaya başlayalım:

(Bu kısma başlarken şunu ifade etmekte fayda vardır. Eskiden süregelen pek çok adet, yeni iletişim ve ulaşım değişikliklerinden, artı maddi ve manevi gelişmelerden dolayı ya değişmiş veya terkedilmiştir. Yeni adetler çıkmış hemşehrilerimizin yaşantı değişikliğine, imkânlarına göre şekil kazanmıştır. Bu bölümde daha önceki uygulamalar anlatılmıştır. Bu notumuz, bütün adetlerimizin değiştiği şeklinde algılanmamalıdır.)

NİŞAN

Küçük muhitlerde görülen erken evlenme adeti Siirt'te de görülür. Ancak bu görenek son yıllarda değişmiş ve erkeğin evlenme çağı, vatani vazifesini ifadan sonraya alınmıştır. Eskiden olduğu gibi şimdi de bazı aileler çocuklarının mürüvvetlerini çabuk görmek için erken evlenmeleri tercih etmektedir. Bilhassa tek erkek çocuk sahibi aileler bu durumu tercih etmektedirler.

FLÖRT YOK

Siirt'te nişanlıların nişandan evvel birbirlerini tanıyıp anlaşmaları görülmez. Flört ahlak dışı kabul edildiğinden yapılması yasak ve ayıptır. Buna rağmen eskilerin "görmeden" nişanlanma usulü de artık tarihe karışmış bulunmaktadır.

Fakat yine de eklemek gerek ki, büyük şehirlerde görüldüğü gibi -çok şükür- flört olayı şehrimizde görülmemektedir. Yani iki genç tanışacak uzun bir süre beraber olacak, gezecek, tozacak, yani birbirlerini iyice (?) tanıyacak, ondan sonra da evlenecekler!.. Evlenmek şart değil, anlaşamazlarsa; sen yoluna, ben yoluma diyecekler. Kültür yozlaşması bizce burada başlıyor.

Mayıs ayında başlayan ve "Şiher" tabir edilen ilkbahar gezmelerinde, düğünlerde, aile toplantılarında veya cadde sokakta birbirlerini uzaktan gören müstakbel nişanlılardan erkek, hemen ailesine açılarak "falan kız acaba kimlerden" diye sorarak onu istediğini ihsas eder. Damat adayının bu isteği üzerine ailesi derhal kız hakkında etraftan soruşturmaya başlar. Daha sonra bu


soruşturmalar kız ailesi tarafından da erkek hakkında uygulanır. Önceleri bir-iki kadından ibaret olan dünürler "İsteme ekipleri" kız tarafının nazlanması üzerine sayıları çoğalır. Nihayet kızlarını vermeye razı olan kız tarafı misafirleri kahve-şekerle ağırlayıp "Allah hayırlı etsin" temennisiyle, bir kere de erkeklere uğranılmasını ister. Erkekler arasında cereyan eden isteme şekli daha samimi ve kısa olur. Böylece her iki ailenin erkek ve kadınları arasında müsbet karşılanan nişan merasiminin hazırlıklarına başlanır.

TEMLİHKEYYE "Hikaye kesimi"

Bunu takip eden bir-iki gün içinde erkekler, gündüz kadınlar olmak üzere iki koldan kız evine gidilerek "Temlihkeyye" yani "Hikaye bitimi" yapılır. Bu ziyaretler sırasında erkek tarafı çay pasta ile ağırlanır. Daha sonra hazırlıklar tamamlanarak nişan merasimine geçilir.

Önce erkek tarafı alyans için ölçü ister, arkasından kız tarafı da erkeğin alyans ölçüsünü isteyerek kuyumcuya ısmarlanır.

Nihayet Cuma akşamı erkek tarafı toplu halde kız evine giderler. Beraberlerinde bir de hoca götüren erkek tarafı, önlerinde lüküs lambası taşıyan biri olur. Eskiden bu genç umumiyetle damat namzedinin kardeşi olurdu ve herkes görsün diye lüküs lambasını başı üzerinde taşırdı. Bu adetin daha ziyade elektrik olmadığı devirlerde yol aydınlığı için yapıldığı ve o zamandan beri devam edegeldiği sanılmaktadır. (Haliyle bu adet de artık terkedilmiş, hatta yeni nesillerin bu adetten haberleri bile yoktur.)

NİŞAN GECESİ

Nişan gecesi gündüzden damat tarafı gelin evine bir torba kesme şeker, 2 kilo kahve ve yeteri kadar sigara ve kibrit gönderir.

Gece kız evine yaklaşıldığı zaman nişana davetli kadınlar sevgi çığlıkları olan "Tililili" nidalarıyla etrafı inletirler.

"Atayna-verdik"

Kapısı ardına kadar açık olan kız evine giren misafirler iki kısma ayrılır. Ev iki katlı ise erkekler yukarda, kadınlar alt katta kalırlar. Misafirlere şeker ve kahve ikram edildikten sonra erkeklerle beraber olan imam nişan duasını üç defa okur ve her defasında "Oğlumuz falana kızınız falanı veriyor musunuz?" diye sorar. Bu sırada kız tarafının cemaat arasında bulunan en büyüğü "atayna" verdik der. Bu söz üzerine damadın kardeşi veya bir yakını derhal yerinden


fırlayarak "evet" diyenin ve hocanın elini öper ve fatiha okunur. Merasimin bitirilmesi kadınlara hemen müjdelenir ve şarkılar söylenmeye başlar.

SUSUZ BAKLAVA

Aşağıda kadınlar arasında başlayan sevinç üzerine kız tarafının hazırladığı baklavalar erkeklere sunulur. Erkekler yukarıda afiyetle baklava yerken, aşağıda ise geline getirilen eşyalar teşhir edilir, altın ve mücevharatı takılır. Bu arada bir miktar başlık parası da kızın annesine bir zarf içinde verilir. (Başlık parasının verilmesi şimdilik terkedilmiştir.) Alyansta bu sırada kızın eline takılır. Son zamanlarda alyanslar, nişan gecesi gelin evine getirilen damatlar tarafından takılmaya başlanmıştır.

Baklava yeme sırası daha sonrada kadınlara gelir. Yalnız baklava yeme sırasında ve sonra misafirlere katiyen su verilmez. İddiaya göre ağızların tadı kaybolmasın diye uygulanan ve bazı ailelerce terkedilen bu adetin de Siirt'in müthiş su sıkıntısı çektiği Kerbela yıllarında su tasarrufu için uygulandığı sanılmaktadır.

Geceleyin yapılan bu merasimden sonra kız tarafı ertesi gün 2 tepsi baklava, damat için gömlek, iç çamaşırı, pijama, mendil, çorap, havlu, terlik ve kolonya ile bir kutu şekeri erkek evine gönderir. Şayet alyans nişan gecesi damata verilmemişse bu da bir kordelayla şeker, kutusuna bağlanır.

YEDİNCİ GECE

Nişan üzerinden bir hafta geçtikten sonra mütesadif perşembe gecesi damadın çok yakınları toplanarak geceleyin gelinin evine giderler. Yine erkek ve kadınlar ayrı ayrı otururlar, bu sefer kız tarafının ikram ettiği baklava ziyafeti sırasında su içmek serbest olur. Misafirler biraz istirahat ettikten sonra gelin yaş sırasına göre gelenlerin ellerini öpmeye başlar. Eli öpülen herkes getirdiği hediyeyi çıkarıp verir. Bu hediyeler ya para veya altın olur. Altınlar gelinin göğsüne takılır, paralar ise eline sıkıştırılır.

Nişanlılık devresi devam ettiği müddetçe damat tarafı gelinlerine izaz ve ikramlarda bulunarak her mevsimin meyvasından götürür, bayramlarda bayramlık verir. Mahalli günlerden olan "Cigor" da baklava, portakal; yumurta bayramında sayıları 100 ila 500 arasında değişen yumurta götürür. Her iki taraf içinde iktisadi bir yıkım olan bu adetler çok yavaş bir şekilde terkedilmektedir. (Hatta artık terkedilmiş de diyebiliriz.) Önceleri damat tarafını masrafa sokan bu adetler evlilikten sonra kız tarafından devam ettirilir. (Şunu ilave etmekte fayda vardır. Maddi külfet getiren bu adetler, gücü yetmeyenlere büyük bir eziyet vermekte,


bazılarını da adeta sarsmaktadır. Fakat, artık bu yersiz adetlerin terkedilmeye başlandığı sanılmaktadır. Hemşehrilerimizin "millet ne der, tanıdıklar nasıl karşılar, ayıp olur" kompleksini bırakmaları gerekmektedir. İnsanları zora sokan bu adetlerin ne din'de ne de sağlıklık gelişmiş toplumlarda vardır.)

NİKAH

Çeyizler tamamlandıktan, terzilerde ölçüler alındıktan sonra (Şimdi hemen hemen terzi işi kalkmış durumdadır. Hazır konfeksiyon tercih edilmektedir.) resmi nikah işlemlerinin bitirilmesi için gelinin nüfus cüzdanı istenir. Daha evvel de dini nikahı kıyıldıktan sonra diğer resmi işlemler bitirilir ve düğüne karar verilir.

"HAMLİ YÜK" (Yevmi'l-Hamle)

Pazartesi günü düğünün başlangıcı sayılır. Damat tarafının hazırladığı bütün eşyalar; sandık, hamam takımı, (güğüm ve bakır ibrik kız ailesi tarafından çıkarılır) ayakkabı, manto, çanta ve diğer eşyalar sandık içinde bir hamalın sırtında gelinin evine götürülür.

Günümüzde artık bakır türü eşyalar, yerlerini alimünyum veya daha ziyade çelik eşyalara, hamalla sandık taşıtma-götürme işlemi de yerini bavullarla ve moturlu taşıtlara bırakmıştır. Yani adetler, zamana ayak uydurmaktadır diyebiliriz.

Kız evinde toplanan kadınlar huzurunda iki tarafın çıkardığı eşyalar tek tek teşhir edilir ve her teşhirde bir alkış tufanı kopar. Bu sırada gelin ailesinin damat akrabaları için çıkardığı ve "Sabahiye" tabir edilen hediyeler de gösterilir. Bu eşyalar evlenme gecesinin ertesi günü yani Cuma sabahı sahiplerine dağıtılır. "Şabaş" denilen teşhir işi bittikten sonra kız tarafı misafirleri çay-pasta ile ağırlar ve sonra uğurlar.

Artık her iki tarafta da 4 gün sürecek düğün eğlenceleri başlar. Eğlencelerin çoğu daha ziyade damat evinde olur. Gençler mahalli oyunlar oynar, şarkı ve türküler arasında gece yarılarına kadar eğlenirler. Gelin tarafında sadece genç kızlar ve kadınlar düğün yapar. Son zamanlarda bazı aileler gerdek gecesi düğününü salonlarda yapmaya başlamışlardır.

KINA GECESİ

Çarşamba günü kına gecesidir. Sabahleyin gelin, damat ailesinin yakınlarıyla hamama götürülerek sevgi gösterleri arasında yıkanır, temizlenir. Damat tarafı hamama, mevsimine göre çeşitli meyveler gönderir. Geceleyin


damat tarafı kalabalık bir erkek kadın topluluğu ile kız evine kına götürerek gelinin eline sürülür. Gündüzün de ayrıca gönderilen kına torbasının içine bir miktar para konur.

Gelinin evinden dönüşte tekrar eğlencelere başlanan erkek evinde, damadın da eline kına sürülür ve misafirlere de dağıtılır. Son zamanlarda erkekler kınanın kadınlara yakıştığını iddia ederek sadece serçe parmaklarım kınaya batırmakla iktifa etmektedirler.

Umumiyetle sade olan düğünlerde daha ziyade kadın olan mahalli çalgıcılar teflerle düzdükleri özel türküleri okurlar ve bunlarda ekseriyetle arapçadır.

Erkekler arasındaki eğlenceler kadınlarınkine nisbeten daha renkli olur. Bazen de içki sofraları düzenlenir. Geç saatlere kadar devam eden eğlencelerden sonra sabaha karşı damat, komple tutulan hamam'a arkadaşlarıyla birlikte gider. Yıkanıldıktan sonra topluca damat evine gidilerek mükellef sabah yemeği yenir.

İkindiye doğru damadın traşı merasimle yapılırken, gelinin evinden
eşyaların taşınması başlar. Eskiden çocukların başları üzerinde taşıyarak teşhir
edilen eşyalar, son zamanlarda arabalarda önde büyük ayna olmak üzere
damat evine getirilmeğe başlanmıştır.

Damadın odası gelin evinden gelen kadınların ve varsa yabancı komşularının yardımı ile düzenlenirken, gelin de yakın arkadaşları tarafından süslendirilir ve baba evinde son dakikalarını yaşamaya başlar. Süslenen gelin yatsıya kadar gelinlik elbisesi ve duvağı ile oturarak mahalle komşuları tarafından ziyaret edilir. Saat 19.00-20.00 sıralarında damat tarafından damat evine götürülür. Bu sırada sağdıçlar erkek'e talimat verir. Bunlar damadın akraba veya yakın dostlarından biri olur. Aynı şekilde geline de ablası veya yengesi daha evvel nasihat ederek sağdıçlık vazifesini görmüştür.

Damadı arkadaşları selavatlar arasında giydirir. Damadın elbise düğmelerini iliklememesi, ayakkabı bağlarını bağlamaması tembih edilir. Gelinle birlikte koltukta karşılıklı oturulurken gelinin ayağına basmaması için dikkatli olması tavsiye edilir. Çünkü gelin damadın ayağına basarsa, erkek evilik müddetince karısından korkar ve kılıbık olurmuş. Aynı şekilde merasim sırasında damadın bekar kızlar tarafından "Murat" diye çimdiklenmemesi için haberli olması ayrıca hatırlatılır.

GELİNİN DAMAT EVİNE GETİRİLİŞİ

Gelin, damat evine gelirken, damadın kardeşi veya en yakın tarafından


elinden tutularak kalabalık arasında salona çıkarılır. Gelin tam cümle kapısından girerken, içinde bozuk para ve arpa bulunan bir desti büyük gürültü içinde kırılır. Böylelikle gelinin kayınbaba evinden korkması sağlanır. Arpa da gelinin erkek çocuğu doğurması içindir.

Gerdek odasının önündeki salonda hazırlanan koltuklarda karşı karşıya oturan gelin ile damadın üstüne para serpilir. Damat ise gelini salona girerken etrafa para saçarak karşılar. Dualar ve salavatlar arasında bir müddet salonda oturan damadın elinde mumlarla süslü bir tabak bulunur. Son zamanlarda mumlar yerine ampul yakılmaktadır. Düğüne gelenler son bir defa damat ve geline mutluluklar dileyerek düğün evini terkederler.

Düğün evinde en son aile efradı ve çok yakın büyükler kalır. Gerekirse o gecenin hatırasına fotoğraflar çekilir.

 

GERDEK

Kalabalığın dağılması için hemen gelinle damadı odalara sokarlar. Etrafın dağıldığına kanaat getiren erkek abdest alarak iki rekat şükür namazı kılar ve dua eder. Namazı bitiren damat, soyunmadan önce geline hediyesini verir. Daha evvelden gerdek odasındaki masaya konan (Damat mendili) tabir edilen bohça içinde bulunan kuru yemişlerden bir birine ikram eden gelinle damat böylece kurdukları yuvanın geleceğinden konuşarak geç saatlere kadar uyumazlar.

CUMA NAMAZI VE ÖĞLE YEMEĞİ

Ertesi gün sabah namazından evvel uyandırılan damat hamama götürülür. Öğle vakti de cuma namazına gidilerek dönüşte yakın akraba ve arkadaşlar alınarak yemeğe gidilir. Damadın mali durumu nisbetinde çeşitli yemekler ve tatlılar yapılır. Erkekler yemek yedikten sonra, gelinin akrabaları bir hediye ve iki tepsi baklava ile kızlarını görmeğe gelir. Kadınlar da öğle yemeğini burda yerler. Yalnız bu tören sırasında kızın nine ve annesi bulunmaz.

ÜÇÜNCÜ GECE

Bundan üç gün sonra yani Cumartesi günü akşam dost ve akrabalarla birlikte damat, gelini evine götürülür. Burada kayın valide ve kayın babasının elini öper ve hediyesini alır. Bu hediye son zamanlarda kol saati, yüzük ve elbiselik kumaş olmaktadır.


Damadın bu ziyaretinden yedi gün sonra da gelin tarafı kızlarını görmeğe gider ve herkes beraberinde hediye götürür.

"Radde" GERİ DÖNÜŞ

Evlilikten kırk gün sonra da bu sefer gelin babası evine giderek bir hafta kalır. Bu süre bitince gelin tarafı yeni damatlarına bir akşam yemeği verir. Yemekten sonra gelinin akrabalarıyla daha yakından tanışan damat, vakit ilerleyince müsaade isteyerek eşini alır ve yuvasına döner... Ve böylece kuruluşu tamamlanan aile ocağı artık normal yaşayışına saadetle devam eder.

DOĞUM

Evlilik telaşının sona ermesi ile doğum hazırlıklarına başlanmış olur. Bilhassa gelinlerin ilk doğumları büyük ilgi uyandırır. Doğum haberi kızın ailesi ve yakın akrabalarına hemen müjdelenir. Doğumun ilk günü kızın annesi tarafından yeni anneye süt gönderilir. Aradan bir hafta geçtikten sonra kızın annesi tarafından hazırlanan çocuk çeyizi götürülür. Bu eşyalar arasında mutlaka; kundak ve elbisesi, pijama, havlu, çocuk pudrası, kolonya, bir kaç kalıp sabun, bir kaç kat elbise, atletler, külotlar, lastik külotlar, muşamba, salya önlükleri, zıbın, yorgan, yastık, kırlent ve anneye bir takım elbise ile bir teneke çekirdek bulunur. Çekirdeğin arasına misafir şekeri, leblebi ve leblebi şekeri ile fıstık karıştırılmıştır. Ayrıca her ailenin mali durumuna göre çocuğun beresine çeyrek, yarım veya bir altın lira kurdele ile iliştirilir.

40 GÜN İSTİRAHAT

Doğum yapan kadın 40 gün dışarı çıkmaz. Evde yalnız da bırakılmaz. Çünkü lohusa olması sebebi ile korkacağı sanılır. Bu müddet zarfında da ev işlerine karışmaz.

İlk gün süt, ikinci gün kebap gönderen kızın annesi mevsimi ise üçüncü gün büryan yemeği gönderir. Fakat bu adetler iktisadi sıkıntılar yüzünden mecburen terkedilmeye başlanmıştır. Bundan sonra yakın akrabalar doğum tebriğine gelirler. Tebriğe gelenlerin getirdikleri hediyeler doğan çocuk, erkek ise daha kıymetli olur.

Doğum yapan kadın 40 inci günün sonunda baba evine giderek bir hafta kalır. Bu haftanın hitamında çocuğa ve annesine yeniden hediyeler verilirek kocasının evine gönderilir. Ve böylece de kadın gelinlikten, annelik çağına

geçer.


ÖLÜM

Nişan, evlenme ve doğum adetlerini anlattıktan sonra şimdi de ölüm için yapılan merasimleri anlatarak bahsimizi bitirelim.

Siirt'te ölüye çok büyük değer verilir. Bu yüzden İslâm dinindeki yasaklayıcı emirlere rağmen 3 gün yas tutulur.

Ölüm haberi önce ölü evinden yükselen feryatlarla işitilir. Hadise hangi saatte olursa olsun komşular ve haberi işiten akrabalar derhal cenaze evine koşarlar. Olay gece olmuşsa cenaze hemen yıkanıp hak olunduktan sonra hemen buldurulan hocalarla sabaha kadar bir hatim indirilir. Sabahleyin de camilerde sela verildikten sonra toplanan kalabalıkla tabut cenaze namazı için en yakın camiye götürülür.

RENKLİ TABUTLAR

Ölen kadın ise tabutun üzerine entari ve tülbenti, erkek ise şapka ve ceketi, talebe ise önlüğü konur. Genç yaşında ölülerin tabutları çeşitli renklerle boyanır. Yaşlı ise sadece yeşile boyanır. Ölen çok küçük ise buna tabut yapılmaz. Sadece aile efradı tarafından üzerine eşarp örtülerek kucakta taşınarak götürülür.

ISKAT

Cenaze namazı kılındıktan sonra camide iskat töreni başlar. Bir mendilin içine konan altınlar (iskat için çıkarılacak paraların 10 misli değerinde) ölenin yaşı kadar sıralanan cemaate tek tek dolaştırılır. Meselâ ölü 60 yaşında ise 60 kişilik cemaate mendil 60 defa dolaştırılır. Bu dolaştırma sırasında mendili bir kişi taşır ve herkese hibe ederek tekrar hibe ile alır. Bu alış-verişe "Kubultü Minke ve heptu ileyke" denir. İskat için çıkarılan paralar burada toplanan daha ziyade imam, müezzin, fukaha ve fakirlere dağıtılır. Bu hareket bir nevi keffaredir.

Cenaze namazından sonra tabut camiden mezarlığa kadar eller üzerinde taşınır. Tabutun önünde giden bir iki çocuk Kur'an-ı Kerim Cüzlerini havi "imrab" a sandıkları taşır. Her sandıkta 30 cüz yani bir hatim vardır.

"ŞEYLE"  KALDIRMA

Camide dağıtılan ıskat paralarından ayrı olarak "şeyle" (kaldırmak) için çıkarılan diğer paralarla mezarlıkta tilâvet edilen Kur'an-ı Kerim için imamlara, hafızlara, cüzleri taşıyan çocuklara ve talkını yapan hocaya ücreti verilir. Ayrıca


ölü yıkayıcısına, tabutu yapan marangoza, mezar kazıcısı ve teneşir tahtasını taşıyanla fakirlere de para dağıtılır.

Cemaat, mezarlıktaki dini merasim sona erince ölenin çarşıda bulunan iş yerine dönülerek burada sıralanan iskemlelerde 5-10 dakika oturularak istirahat edilir. (Ölenin iş yeri yoksa evine gidilir) Kalkanlar ellerini göğüslerine getirerek ölü sahibine başsağlığı dileyip ayrılırlar.

ZİYARETLER

Gömüldüğü günün gecesinden başlayarak ölü için üç gün süren "Helete" ve ziyaretler yapılır. Camide uygulanan bu adetler gereğince 4 ikindi, 3 sabahları olmak üzere 7 ziyaret yapılır. Bu ziyaretlerde hafızlar Kur'an-ı Kerimden kısa sureler okur, gelenler de huşu içinde bağdaş kurarak dinler. Ziyarete gelenler sonuna kadar beklemek zorunda değillerdir. Her hafız değiştiğinde kalkılabilir.

ZİYARETLER  (HELETE)

Bu ziyaretler devam ederken bu günlerin akşamlan, yatsı ezanına kadar da yine camilerde (Helete) tabir edilen tören uygulanır. Bu törende "Helete" ayetiyle başlayan (İnsan) sure-i celilesi ve bazı küçük ayetler okunarak ölene hayır dualar edilir. En fazla ilgi toplayan ve 20-30 dakika süren bu töreni sonuna kadar takip etmek mecburiyeti vardır. Zaten yatsı ezanı okununca herkes camiden ayrılmaya başlar. Bazıları ise, özellikle ölünün yakınları yatsı namazını kıldıktan sonra ölü evine camiden topluca giderler. Burada da biraz oturulduktan sonra dağılınır.

KEDER YEMEĞİ

Ölü evine, yakın akraba ve dostlar tarafından ilk gece yemek gönderilir. Çünkü ölünün aile efradı üzüntüsünden yemek yapamamıştır.

(Toplumumuzdaki güzel adetlerden birisi de belki de budur. Ölenin yakınlarının yalnız bırakılmadığı, üzüntülerinin paylaşıldığı ve destek olunduğu için güzel bir sosyal dayanışma örneğidir.)

3 gün süren "Helete" ve ziyaretler müddetince camiye gelenleri ölünün yakınları kapıda karşılarlar ve ayakta durarak misafirlere hürmet edip gelişlerinden memnun olduklarını belirtmek isterler. Bu sırada ailenin küçükleri misafirlerin ayakkabılarını muntazaman dizmekle mükelleftirler.


TAZİYE VE İKRAM

Ziyaretlerden gidişte, taziyeye gelenlere her hangi bir şey ikram edilmez. Yalnız "Helete" sonunda camiden ayrılanlara kapıda sigara ikram ederler.

Bu sırada kapının önünde biri elinde açık sigara paketini tutarken diğer biri kibriti çakmak için hazır vaziyette bulunur.

Camide düzenlenen bu törenlerden başka evde de 3 gün müddetle kadınlar taziyeye giderler.

3 CUMALAR

3 günlük dini törenlerden sonra, ölümden sonra gelenden başlamak üzere kadınlar tarafından 3 cuma mezarlığa gidilerek ölünün ruhuna ekmek, helva, portakal, pasta ve kurabiye dağıtılır. Dağıtılan bu yiyeceklerin ekserisi dost ve ahbablar tarafından perşembe gününden itibaren ölü evine götürülür.

Ölümün altıncı günü de ölü evinde kadınların bulunduğu bir tören yapılarak (İzboh) kadın hafızlar tarafından Kur'an-ı Kerim tilâvet edilir ve kasideler okunur. Ölü evinin yakınları bu müddet içinde traş olmaz, yıkanmaz ve elbise değiştirmezler.

Yine bizce yanlış olan bir adete burada değinmek istiyoruz. Ölüm haktır. Cenab-ı Allah'ın emridir. İnsanın asli evine dönüştür. Ölü evinin yakınları, yukarıdaki ibareye bakılırsa traş olmaz, yıkanmaz, elbise değiştirmez diye bu adetimizi yazmışız. İşte bu çok yanlış. Neden traş olmayacak, neden elbise değiştirilmeyecekmiş, ve hele hele neden yıkanılmayacakmış?.. mantıklı bir izahı yoktur. Ölüye saygı ise, saygı bu şekilde yapılmaz. Din'de ve sağlık toplumlarda olmayan bu davranışların terkedilmesi çok doğru olacaktır. Başta dinimizden ve insan olmamızdan dolayı, böyle bir günde dahi olsa, görüntümüz düzgün, temiz ve bakımlı olmalıyız. Ve Allah'tan dileğimiz, duamız, vefat eden mevtayı rahmetinden esirgemesidir. Yine unutulmamalıdır ki ölüm haktır. Ölümü hazırlıklı ve güzel bir şekilde (ma'al-iman) karşılamak en büyük kazançtır, kurtuluştur.

Sosyal bir dayanışma ve kaynaşmayı hedef sayan Hel'ete ve ziyaretler sayesinde ölü yakınlarıyla dargın olanlar bu vesile ile barışmış olurlar.

Ölünün ailesi, ölümünden sonraki ilk bayramda dışarı çıkmaz ve evde oturarak taziyeye gelenleri kabul eder. Bu ziyaret sırasında sigara ve son zamanlarda da şeker ikram edilmeye başlanmıştır.


 

ÖLENİN AİLEDEKİ İSMİ

Ölenin ismi umumiyetle uzun müddet aile içinde anılmaz. Ancak ölünün


yeni doğan bir torununa ad olarak verilir. Dul kalan kadınların çoğu tekrar evlenmezler. Çocukları varsa onları büyüterek bütün hayatlarını onlara vakfederler.

Dul kalan erkekler ise, aradan kısa bir müddet geçince genellikle yine bir dul kadınla sessizce evlenir. İlk evlilikte gerdek için cuma günü tercih edilirken dulların evlenmeleri, daha ziyade pazartesi günlerine rastlar.

DUL EVLİLİĞİ

Dulların evlendikleri gece, mesela, evlenen dul erkek ise, ilk karısının ailesi tarafından mezarlığa gidilerek akşama yakın mezarı başına iki yumurta kırılarak bir mum yakılır. Bu hareketle ölünün kederden gözleri yerine yumurtaların çatlayacağı düşünülür. (Bu da batıl bir inançtır. Artık bu tür davranışlarda bulunanların olamayacağını düşünüyoruz.)

LAHİT VE BAYRAM ZİYARETLERİ

        Ölümden bir sene sonra hali vakti yerinde olanlar, mezara lahit yaparlar; ayrıca her bayram arefesi mezarlıkla ziyaret edilerek fakirlere para ve yiyecek dağıtılır ve Kur'an-ı Kerim okutulur.

NOT: Bu yazı serisinde anlatılanların hepsi şehir içinde cereyan etmektedir. İlçe ve köylerdeki örf ve adetler çok değişiktir.

SİİRT'TE HACILARIN UĞURLANIŞ VE KARŞILANIŞLARI

Siirt'te mahalli örf, adetler yanında Hacılar için yapılan törenler kendine
has özellikler taşırlar. Aslında her ilde hacı adaylarının karşılanış ve
uğurlanışları başka başka tatbikatlar gösterir. Şimdi beraberce Siirt'te Hacılar
için gidişlerinden dönüşlerine kadar geçen süre içinde yapılanları bir bir
görelim.

Hac Yaşı

Eskiden İslâm dininin 5 temelinden biri olan Hac farizası, umumiyetle çok zengin olan ve yaşı ilerlemiş kimselerce ifa edilmekteydi. Ancak, son yıllarda ulaşımın kolaylaşması "Hac yaşı" çok gençleşmiş bulunmaktadır. Mübalağasız askerliğini yapan hali vakti yerindeki vatandaşlar vakit kaybetmeden Hac hazırlığına başlamaktadır.


Hacılara Hediyeler

Siirt'te hacılar pasaport muamelelerini ikmal ettiktan sonra yolculuk hazırlıklarına başlarlar. Bu hazırlıklar devam ederken hacı adayının akraba ve yakınları yolluk olarak kurabiye ve çeşitli hediyeler hazırlar ve kendisini evinde ziyaret ederler. Hacı adayına götürülen bütün bu yolluk ve hediyeler Hac dönüşü karşılığını görür. Hicazden getirilen hurma, teşbih ve gümüş alyanslar hediye değerine göre "Hac hediyesi" olarak daha evvel yolluk gönderen dost, ahbap ve akrabalara gönderilir.

Şehirden Ayrılık

Hacılar şehirden ayrılırken büyük kalabalıklar tarafından uğurlanır. Bu kalabalık arasında asıl hacı adayları uğurlayıcılardan tefrik edilmeleri için sırtlarına pelerin gibi geçirdikleri bir kuşak bağlarlar. Bu arada dervişler kasideler okuyarak etrafı coştururlar.

Hacı Ekmeği ve Şeyhüttürki Şenliği

Hacı aileleri arefe günü özel hazırlanan susamlı büyük ekmeklerle irmik helvası yapıp fakirlere ve diğer dost ve ahbaplara dağıtırlar. Aynı gün öğleden sonra şehrin kuzey doğusundaki Şeyhüttürki tepesine çıkarak mevlüt okutur ve fakirleri sevindirirler. Son senelerde mevlüt yerine eğlence düzenlenmektedir. Aynı gün Arafat dağında bulunan hacı akrabalarının vakfelerine nazire olmak üzere çıkılan bu dik ve yüksek tepede akşam namazından sonra lüküs lambaları yakılarak inilir. Aynı zamanda binlerce mum da rengarenk ışıklarla ellerde dolaşır. "Ricalil gayp" (Gaybın adamları) için yakılan bu mumlarla tepeden inildikten sonra şehirdeki bütün camiler tek tek dolaşılır, minarelere çıkılır ve dua edilir. (Eskiden yaşanılan bu adet, günümüzde artık terkedilmiş durumdadır.)

Hac'dan Dönüş

Hacıların şehre dönüşünde kapı önünde kurban kesilerek kan akıtılır. Daha sonra mevlüt okunarak mükellef bir yemek ziyafeti verilir. Yeni hacı bir kaç gün evden çıkmayarak hoş geldin'e gelen misafirlerini karşılar. Hacı'yı görmeye gelenler Hac'cın kabulü için dua edip Haceri esvedle teberrük olan hacının avucunun içini öperek musafahada bulunurlar. Bu müddette geçince yeni Hacı eski işine tekrar döner. Ancak, bu sırada adı değişmiş ve isminin başına "HACI" sıfatı eklenmiştir. Artık O, her yerde "Hacı bey şöyle yukarıya buyrun" hitaplarıyla karşılaşmaya hazır ve tetiktedir.


Hac farizası, hali vakti yerinde olanların, ömürlerinde en az bir defa olmak üzere yerine getirilen bir ibadettir. Bu ibadetin maksatlarından birisi de dünya müslümanlarının bir araya gelmesi, kaynaşmasıdır. En önemli maksatlarından biri de Allah'a yakın olmak, peygamber efendimizi ziyaret etmek ve bu vesile ile tövbe etmektir. Yanlış anlaşılmasın. Peygamber efendimiz dahi sürekli tövbe ve istiğfar ederdi. Hacca giden insanlarımız artık daha dikkatli olmaları, süregelen kötü alışkanlıkları varsa terketmeleri, ve artık gerçekten örnek bir müslüman olmaları gerekmektedir. Bu niyette olmayanlara tavsiyemiz, madem bir sürü masraf ve meşakkate gireceksiniz, o halde en iyisi Havai adalarına gitmenizdir. Neden bunları diyoruz. Halen haca gidip te ticareti doğru olmayanlar var, faiz yiyenler var, yalan söyleyenler var, ve hatta hiç sıkılmadan içki masasında "Hadi Hacı şerefe" diyenler var. Bunlara maalesef şahid olduğumuz için yazmak zorunda kaldık. Sözümüz doğru olmayanlaradır. Lütfen Hac'a Hacı ismine hürmet edelim.

Allah cümlemize hayırlısından nasip etsin!

geri dön