İSMAİL FAKİRULLAH K.S.

İsmail Fakirullah Hz.leri, Allah rasulünün amcası Hz. Abbas’ın (ra) asil soyundan gelmektedir. Ecdatları Medine’den Irak’a hicret etmiş, bir kısmı Bağdat, bir kısmı da Kûfe’de ikâmet etmişlerdir.

Başta Kur’an-ı Kerim’in ilk müfessiri büyük Sahabi Abdullah İbn-i Abbas (ra) olmak üzere, bütün dedeleri; Hadis, Fıkıh, Tefsir, kıraat, Soy ilmi gibi dinî ilimlerde meşhur ve aynı zamanda günün Halifeleri katında Kadılık ve emirlik gibi Mevkiler ihraz etmişlerdir.

Yedinci dedesi Mevlana Ebul-Abbas Ahmed Hz. leri ilim için hicret eden ve büyük ihtimalle Cizre’ye yerleşen ilk dedesi olmuştur.

Cizre’de Raisul-ülemâ unvanını ihraz eden dördüncü dedesi Mevlana Molla Ali, ilim ve irfan nurunu daha ötelere yaymak için yurdumuzun Botan Mıntıkasına hicret eder. Önce bir süre Hililâ adlı köyde ikamet eder, Sonra da Siirt’ten Til-lo’ya gelir ve bu nur bahçesine yerleşir. H. 910 — M. 1505...

Tillo’nun büyük Camiinde de Hatib ve Müderris olur.

Bu ilim ve irfan nuru babadan oğula, sırasıyle oğlu Molla Cemaluddin’e ondan oğlu Molla Muhammed el-Müderris’e ondan oğlu Molla Kâsım’a ve ondan da oğlu Gavs-î âzam şeyh İsmail Fakirullah Hz. lerine ulaştı.

İsmail Fakirullah Hz. leri H. 1067-M.1657 yılında, Şaban ayının ilk Cuma gecesi, Fecr-i Sâdık vakti dünyaya geldi.

İlim tahsilini büyük alim, babası Molla Kasım Hz.lerinin yanında tamamladı.

İsmail Fakirullah Hz.leri, Velayet ruhuyla doğmuş ve bu ruhla gelişiyordu. Ve bu ilâhî hikmete binaen kırk yaşına kadar; taze yada kuru üzümün dışında gıda almamıştır.

Yirmi dört yaşında babasını, Otuz yaşında da validesini kaybeden İsmail Fakirullah Hz. leri, Siirt eşrafından Hacı Muhammed’in kızı ile evlendi.

İsmail Fakirullah Hz. leri, ailesine helal rızık temin etmek için, Meşe ağaçlarından topladığı Mazı’ları, kazancının helal olduğuna kanaat getirdiği bir kimseye satar, parasıyle tohumluk buğday alır ve Ra’sul dua diye bilinen, yüksek bir tepede kendi eliyle ekerdi.

Aynı yerde bulunan, gerek üzüm bağının, gerek buğday ektiği tarlasının tüm işçiliğini bizzat kendi yapardı. Elde ettiği mahsulü kendi toplar ve sırtıyla eve taşırdı. Ayrıca bütün bu işleri görürken, azami ölçüde abdestli olmaya özen gösterirdi.

Gavs-i âzam İsmail Fakirullah Hz. leri, Ra’sul-duada dünya ve ahiret hayatlarını, adeta terazinin iki kefesine koymuş ve her birisine gerektiği ölçüde kıymet vermişti. Ailesine helal rızık temin etme adına gösterdiği bu vefakârlığın ötesinde bir fedakârlık düşünülemez. Kendisi ise, bir hafta boyunca, bir avuç kuru üzümle iktifa ederdi.

Her Cuma günü yıkanıp elbiselerini değiştirince, Cebine konan bu avuç kuru üzüm, bir hafta için kendisine fazlaydı bile...

İsmail Fakirullah Hz. leri kırk yaşına kadar bu Mizaç üzere geldi. Kırk yaşında ise, kırk gün istiğrak haletine girdi. İstiğrak; yüce rabbinin dışında, herşeyden habersiz, yemek yemeden, su içmeden ve hiç konuşmadan, sıhhati yerinde geçirdiği, hayatının olağanüstü, metafizik bir kesitiydi.

İstiğrak haletinin sona ermesiyle, yüce rabbinin derin aşkıyla yeniden kendini bulup Bâkîbillâh Mertebesine erişti. Bundan böyle Mizacı düzeldi, artık sâir gıdalardan az yer ve az içebilirdi.

Kırksekiz yaşına kadar ilim okutmaya devam eden İsmail Fakirullah Hz.leri, bu arada hac farizasını da eda etti.

 

KUYU HÂDİSESİ

Kuytu Çilehâneler, Sedasız Mağaralar, yada irtifâ’ın yalnızlık esintisini taşıyan dağlar, veya karanlığın ışıltısını barındıran kuyular... Bunlar peygamberlerin ve bir çok evliyanın hayatında önemli hatıra kesiti olagelmişlerdir.

Eyyûb peygamberin Çilehânesi, Nur Muhammedin (sav) Hirâ Mağarası, Musa’nın (as) Tuvr dağı ve Yusuf’un (as) kuyusu birer ilâhî tecelli mekanı değil miydi?

İşte İsmail Fakirullah Hz. lerinin de yüce rabbiyle cc. Melekût âleminin derinliğindeki ulvî transı, gayet mütevâzi böyle bir kuyunun derununda gerçekleşti.

Hayatının her anında rabbine duyduğu aşk ve sevginin birikimi; Şaban ayının ilk Cuma gecesinde benliğini sarmış bir haldeyken, yanından geçmekte olduğu susuz bir kuyunun derinliklerine düşüverdi. Kuyunun derinliği On metreden fazla olmasına rağmen, Melekût alemiyle içice olan Şeyh Hz.leri, kendini bir kaç karış derinlikte bir çukurda hisseder ve bu engeli aşıp yoluna devam etmek ister. Ancak dönüp dolaştıkça, mâsivaya gidecek yolların bir bir kapandığını farkeder. Sevk-i îlâhiyle gönül yolunu yoklarken, işte bu derûnî yolların açık olduğunu bulur. Ve o anda, ol yusuf-i Sâni; yollar tükense de, duvarlar engel olsa da, gönlün içinden geçen yolun asla kapanmayacağını müşahede eder. Yönelir ve gönül yoluna düşer. Gönül yolunda mevlasını bulur, huzura kabul edilir. Öyle bir mânâ meclisine alınır ki, orada melekû aleminin büyük pirleri mevcut idi.

Gökyüzüne yükselen nurlarla dolup taşan kuyu âdeta Kadîr gecesinin mabedi oluvermişti. Zira içinde; herbiri bir nur kandili gibi parıldayan o velilerin ruhâniyeti bulunuyordu.

Orta yerde, Gavsiyet düğünü icra edilen İsmail Fakirullah Hz. leri, etrafında da bu yüce zâtlar...

Bir yandan Hızır ve İlyas kendisine kebap pişirirken, diğer yandan; şâh-ı Geylân-ı, Ahmed-i rifâî, ve Cüneyd-i bağdadî taze meyveler takdim ediyordu.

Hamzeviyye Cemâati ve başında Şeyh Hamza El-kebir... yanı başında nur parçası gibi, oğlu Şeyh Mücâhid ve diğer oğulları; Muhamedur-radiy’î, Şeyh Burhan ve Halil Ferd.... Şeyh Musa, Alemeyn ve Şeyh Hasan El-Fatiyrî...

Hasan ul-hutvî, Şeyh Mustafal-kurdî, Şeyh Hüseyn El-Neccâr ve büyük tabiî uveys El-karanî de gelmişti.

Büyük Sahabi Halid bin Velid (ra) in de aralarında bulunduğu bu mübarek zatlar İsmail fakirullahın etrafında halka oluşturmuş ve kendisine ilâhî şarabın kâselerini sunmaktaydı.

İsmail Fakirullah Hz. leri, bu mânâ Meclisinde, Cezbe ve istiğrak haletinde irticalen Sekiz kasîde söylemiştir. Kasîdelerinin ilkinde şöyle buyurur:

Eş-şeyh Fakirullah’ım ben...

Severim Allahı seveni...

Bu asırdaki Ebrâr’ların Sultanıyım...

 

TARİKATI

Gavs-î âzam İsmail fakirullah Hz.leri istiğrak haletinin ardından, adı geçen büyük velilerin kuyuda katıldığı mâna meclisinde, yüce Allahın telkin ve ilhamına Mazhar oldu. Onun ifadesiyle:

Her Şeyhin bir şeyhi ve rehberi vardır, Benim rehberim ise; tüm hallerimde, Allah’tır!

Halifesi İbrahim Hakkı Hz. lerine ise, bir hitabında şöyle buyurur:

Tarikatımız uveysiyye’dir.

İçindeki telkinler de Allah’tandır.

Böylece Îsmail Fakirullah Hz. leri, tarikatının uveysiyye tarikatı olduğunu, içindeki bütün telkinlerin de yüce Allah tarafından ilham edildiğini ifade buyurmaktadır.

Uveysîlik; Allah rasulüyle görüşmeden, Allanın ve rasulünün izinden gidip sevgileriyle ruhunu kemâlâta ulaştıran büyük tabiî uveys-i karanî Hz. lerine nisbetle, yani onun Meşrebine benzer bir Meşreble Allaha yönelen velilere verilen mânevi bir rütbedir.

İsmail Fakirullah Hz. lerinin uveysî tarikatında Murid; Zikirle, Kur’an-ı Kerim tilâvetiyle ve mürşidinin telkinleriyle terbiye edilir. Yapılan Zikirler, Kâdirî ve Rifâî tarikatlarında olduğu gibi, genellikle Cehrî yani açıktan yapılan Zikirler olmakla birlikte, Nakşibendî tarikatında olduğu gibi hafî yani gizliden de yapılabilir. Uveysî tarikatında, temel zikirler;

1. Kelime-i tevhid

2. Allah

3. Allah’u hayy... zikirleridir.

Bu zikirler, hergün sabah namazından sonra, yapılması yanısıra, pazartesi ve Cuma geceleri de yapılmaktadır. Ancak Cuma geceleri yapılan Zikirlerden sonra, genellikle def vuruşları eşliğinde kaside ve ilâhiler de söylenmektedir. Bu zikir meclislerinde duyulan manevi zevk ve haz gayet yücedir.

 

TARİKAT’ININ GAYELERİ

Her tarikatın olduğu gibi, İsmail Fakirullah Hz.lerinin uveysiyye tarikatının da şu ulvi gayeleri vardır;

1. Allah ve Rasulünü tanıtmak ve sevdirmek...

2. İnsana yakışmayan, zararlı huylan, zamanla terk ettirip, islâmın güzel ahlakiyle donatmak...

3. Nefis ve Şeytana karşı duyarlı kılmak...

4. İbadetle gerçek kulluğa eriştirip, ruhu suflî isteklerden âzad etmek...

5. Kalbi, Zikir tedavisiyle, nefsânî hastalıklardan temizleyip iman ruhu ile Cilalamak...

6. Allanın mâsivasını gönülden atıp, kainatın her zerresinde onun birliğini ve sevgisini bulmak.

Tarikatının bu ulvî gayelerini gerçekleştirmek için şu tedbirler tavsiye edilir;

1. Helal rızık olması şartıyla, az yemek ve az içmek.

2. Az uyumak.

3. Az konuşmak.

4. Halkın zararından uzak Hakka ise yakın olmaya çaba sarfetmek...

5. Kâinatı, içindeki zerrât ve seyyârâtiyle tefekkür etmek...

6. Allah’ı;

- Lisânen

- Kalben

- Bedenen... devamlı anmak...

 

VEFATI

 

İsmaîl Fakirullah Hz.leri yetmiş-dokuz yıllık ömrünü, rabbinin rızasına uygun, taat ve irşad ile nurlandırdı.

H.1146-M.1734 yılının yirmiüç Şevval, Salı gecesi, Saadet döşeğinde ve başucunda okunan yâsin-i şerifin:

Ayetiyle, şevkle “Allah!” diyerek temiz ruhunu, rahman’a tevdî etti.

Ebedi İstirahatgâhına defnedildikten kısa bir süre sonra; her vesileyle sevgi ve hürmetini ifade eden Osmanlı Padişahı Sultan I. Mahmud Hz.leri, bir ferman göndererek, Mübareğin kabr-i Şerifi üzerine büyük bir kubbenin inşâ edilmesini emretti. Emr-i Sultanî üzerine kısa sürede kubbe inşâ edildi.

İsmail Fakirullah Hz.lerinin irşad nuru, İstanbul pây-i tahtından ta Mekke-i Mükerremeye.. Dağıstan’dan Hindistana kadar ulaşmıştı. Binaenaleyh gerek Osmanlı Padişahının, gerek Mekke emirinin derin sevgi ve saygısını ihtiva eden Ferman ve Mektublar alıyordu. Padişahın fermanlarında kalbi iltifatların yanısıra, Tillo halkına vergi ve askerlikten Muafiyet gibi idarî ve maddî hediyelerin bahsedildiği ifade edilmişti.

 

GÜNEŞ HARİKASI

Bu arada, İsmail Fakirullah Hz.lerinin has Müridi ve halifesi İbrahim Hakkı Hz.leri de, Manevî değeri ve Canlılığı yıllar sürecek bir hatırasını Mürşidine hediye etmeye karar verdi.

İbrahim Hakkı Hz.lerinin bu hediyesi, bir Astronomi projesi idi; Tillo’nun doğusuna düşen tepenin başında kendi mübarek eliyle ve harçsız olarak taştan bir duvar ördü. Bu duvarın ortasında da 40X50 cm ebatında açık bir pencere bıraktı.

Projeye göre; 21 Mart’a tekabül eden güneş yılının Nevruz günü ötelerdeki dağların arasından doğacak yeni yılın güneşi, ilk olarak bu duvara vuracak, penceresinden geçip, İsmail Fakirullah Hz.lerinin türbesindeki kapının hemen üstündeki pencereden süzülüp Mübarek kabrini aydınlatacaktı.

Burada çok önemli bir hususu arzetmeden geçemeyeceğim; güneş ışınları yukarda da belirttiğim gibi, bu kubbenin kapısının hemen üstündeki pencereden içeri yansımaktaydı. Minarenin güneşin kabre aksetmesiyle hiçbir ilgisinin bulunmadığını, hatta ve hatta fizik itibariyle, tepedeki duvardan süzülecek güneş ışınlarının bu minareye, sonra da kabre aksetmesinin mümkün olmadığı bilhassa ifade ediyorum. Çünkü bu güne kadar, gelen ehil mühendislere olay hep böyle yanlış izah edildi. Adı geçen Nevruz gününde ve Müteaddit yıllarda bu güneş yansıması takip edildi. Günümüzde de bu güneş ışınlarının; şu andaki kubbenin giriş kapısının hemen üstüne vurduğunu müşahede ettik.

Umarız ki artık ziyaretçilerimiz bu olayı doğru öğrenir ve minare-kule (!) yanılgısından kurtulur.

 

MEKKE-İ MÜKERREME EMİRÎ ŞERİF MES’UD’UN GAVSI AZAM ŞEYH İSMAİL FAKİRULLAH HAZRETLERİ’NE GÖNDERMİŞ OLDUĞU MEKTUBUN ÖNSÖZÜDÜR.

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hamd; evliyaların gönül aynalarını vech-i keriminin güzelliğine mecal kılan, ezeli nurunun ışıltısını çehrelerinin yüzeyinde parlatıp onları, “Görüldüklerinde Allah’ın anıldığı kullar” kılan Allah’a hamd olsun.

Salat; kevnin hicabı basiretlerinin gözünden çekilenlerin varlık aleminde O’nun (Allah’ın) dışında birşey görmeyip her nesnede akıcı olan vücudunun sirayetinin sırrının iç alemlerinin üzerinde inkişaf edenlerin en faziletlilerinin (Allah Resulünün) üzerine olsun.

Selam ve tahiyyatın apaçık cevherini,

Güzel kokular ile ikram edilen zahireler ile, vefalı ünsiyet nadirelerinin çiçeklerini.

Kalbimin yanında ikamet ettiği, cismimin şevkiyle hasta olduğu, lütuf ve cömertliğin madeni, vedud feyzinin menbaı, şeyhimiz, ins ile cinnin de şeyhi, insanın gözü, gözün gözbebeği, Allah’ın alemdeki gölgesi, muhterem nebinin (S.A.V.) vârisi, âmil, âlim, fâdıl, kâmil efendimiz.

Gavs-i Tulvî (Tillo’lu) Fakirullah (K.S) hazretlerine takdimden sonra;..............

Tercüme: Nureddin Sancar

MEKKE EMİRİ

ŞERİF MESUD

 

OSMANLI PADİŞAHI SULTAN I. MAHMUD’UN GAVSİ AZAM ŞEYH İSMAİL FAKİRULLAH HAZRETLERİNE GÖNDERDİĞİ MEKTUBUN ÖNSÖZÜDÜR.

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Akıl ve kıyasın, ilmini kapsamayacağın hakikatini; velilerine açan, sevenlerini ve inananlarını diğer insanların ulaşması mümkün olmayan mertebelere ulaştıran, şüphesiz “onları bulan Allah’ı tanır, onları tanıyan Allah’ı bulur, onlardan birini kabul eden kurtulur, onların kabul ettiği biri de ünsiyetle Allah’a ulaşır.” havas velilerini zatına yaklaştıran Allah’a hamd olsun.

Salat ve selam; Kuds’un deryalarından içen, ünsiyetin sergisine oturan (Allah Resulüne) ve sırları ehadiyetin yüceliğini müşahede edip, vasıfları rububiyetin şühudunda yok olan âl ve ashabının üzerine olsun.

Emma ba’du; Rahib Rabden kavlen selam; tarikatın imamı hakikatin yücesi irşad makamının kâimi, kulların umurunun nâzımı, bütün hâllerinde Allah’a yönelmiş bulunan, konumuyla ve sözüyle halkı hakka davet eden, eşhas ve ervahın hulâsası, kandil ve ışığın sırrı, mülk ve melekût hallerinin arifi, kuds ve lâhût sırlarının vâkıfı. Allah ile; bilinen v e bilen, Allah’a yönelen ve ulaşan azizimiz ve şeyhimiz Fakirullah efendimize olsun.

Tercüme: Nureddin Sancar

SULTAN 1. MAHMUD

 

EVLADLARI

İsmail Fakirullah Hz.lerinin ikisi kız olmak üzere beş çocuğu dünyaya geldi.

Bunlar;

l- Şeyh Abdulkâdir

2- Molla Abdullah

3- Hacı Salih

4- Hafsa

5- Küçük yaşta vefat etmiş kızı.

 

ABDULKÂDİR-İ SÂNÎ

Çocuklarının hepsi âlim ve fâzıl idi. Halifesi kıldığı büyük oğlu Şeyh Abdulkâdir. Hz.leri, babasından sonra uveysî dergahının irşâd ve tebliğ vazifesini sürdürmüş ve Gavsiyet Mertebesine ulaşmıştır. Bu hikmettendir ki, “ikinci Abdulkâdir” Manasında, Şâh-i Geylânînin ikincisi diye kendisine “Abdulkâdir-i sâni” denmektedir.

Abdulkâdir-i Sâni Hz.lerinin evlendiği dört hatundan üç kızı ve On iki erkek oğlu dünyaya geldi. Bunlar:

l - Şeyh Hamza

2- Şeyh Mustafa (Zemzemil-Hassa’nın babasıdır. Aynı zamanda yedinci dedemdir. N. Sancar)

3- Şeyh Abdurrahman (Gavsul-Memduh’un babasıdır.)

4- Molla Muhammed

5- Molla Kasım

6- Molla Abbas

7- Molla İbrahim

8- Molla Ali

9- Molla Osman l 0- Molla Süleyman

11-Molla Hâlid

12-Molla Halil

Kızı Fatma, İbrahim Hakkı Hz.leri ile evlenmiştir.

Abdulkadir-i sâni Hz.leri H. 1165-M.1752 yılının Zilkâ’de ayında vefat etti. Fakirullah Hz.lerinin türbesinde medfundur.

 

ŞEYH MUSTAFA EL-FÂNÎ VE UVEYSİYYE HİLAFETİ

Ceddimiz İsmail Fakirullah Hz.lerinin Uveysiyye tarikatı halifeliği Abdulkâdir-i sâni Hz.lerinden oğlu, büyük âlim Şeyh Mustafa Hz.lerine geçti. Şeyh Mustafa Hzleri H. 1135-M.1723 yılında Tillo’da dünyaya geldi. Tahsilini babası ve ağabeyi Şeyh Hamza’nın yanında gördü. Dedesi İsmail Fakirullah hz.leri vefat ederken onbir yaşında olan Şeyh Mustafa, Onun Sevgi ve iltifatına nail olmuş ilerde de manevi füyüzâtı çok âli bir zat alacağına defalarca işaret buyurmuştu.

Babası Şeyh Abdulkadir’in vefatından sonra, İbrahim Hakkı Hz. leri rüyasında İsmail Fakirullah Hz.lerini görür. Mürşidi kendisine şu emri verir:

- Molla İbrahim, aziz torunum Mustafa’ya selamımı ilet. Kendisini halife ve Vekil kıldığımı, her zaman da onun yardımcısı olacağımı bildir. Yüce Allah’ın ona ihsan edeceği ilham üzere davransın. Rabbimden dileğim odur ki; yardımcısı olur ve onu ulvî bir makama ulaştırır.

Gördüğü rüyayı emir telakki eden İbrahim Hakkı Hz.leri, rüyayı şeyhinin tüm ailesine de anlatır ve şeyh Mustafa’nın elinden tutup Gavs-i azam Şeyh İsmail Fakirullah Hz.lerinin irşad postuna oturtur.

Şeyh Mustafa Hz.leri, halifeliği boyunca, ilim ve irşad hizmetlerinin görülmesine çok önem verdi. Bu arada, bölgenin emirliğini yapan Şirvan beğinin kendisine hediye ettiği bir çok arazi ve köyü, kurduğu medrese ve hayır müesseselerine vakf etmiştir.

Şeyh Mustafa Hz.leri uveysî dergahının hilafetini, kardeşinin oğlu ve aynı zamanda damadı olan gavsul- Memduh Hz.lerine tevdi etti.

Âlim ve fadıl büyük veli şeyh Mustafa El-Fâni Hz.leri H. 1213 yılının Zilhicce ayında hakkın rahmetine kavuştu. İsmail Fakirullah Hz.lerinin türbesinde Medfundur.

 

İBRAHİM HAKKI K.S.

Gavs-i âzam şeyh İsmail Fakirullah Hz.lerinin halifesi İbrahim Hakkı Hz.leri, ilim ve irfanını kemâlât ve füyuzâtını borçlu olduğu şeyh İsmail fakirullah Hz.lerine şöyle hitab eder;

Dâne-i nâçiz iken ben zir-i hâk

Dâne-i yüz dâne kıldın âkibet

“Ben toprak altında, değersiz bir tane iken, o taneyi yeşertip yüz tane kıldın sonunda!”

İbrahim Hakkı Hz.leri H. 1115-M.1704 yılının Muharrem ayında Hasankale’de doğdu. Babası büyük âlim ve Mutasavvıf Derviş Osman efendidir, baba tarafı Soyu, Anadolu akıncılarına dayanmaktadır. Validesi Hanife Hatun ise seyyidler soyundan gelmektedir.

Marifetullah’a aşık ve meczub olan babası Derviş Osman efendi, yıllarını hep Murşid-i kâmil aramaya vermiş, bu uğurda hicretler etmiştir. Hacca gitmeye karar verip birlikte yola çıktığı arkadaşı Eyyûb efendiyle Bitlis’e uğrayınca burada; Tillo’da İsmail Fakirullah adında bir murşid-i kamilin bulunduğunu duyar ve ziyaretine gelir.

İsmail Fakirullahın ilâhî cezbesine kapılan Derviş Osman efendi, hacca gitmekten vazgeçer ve Tillo’ya varışından yedi gün sonra Irak’ın sohran bölgesinden gelen büyük âlim Molla Muhammed sohrânî Hz.leri ile İsmail Fakirullah Hz.lerinin hizmetinde kalır.

İbrahim Hakkı Hz.leri henüz dokuz yaşında iken Tillo’ya babasının yanına getirildi. İsmail Fakirullahın nazarı ve terbiyesi altında olgunlaşırken onaltı yaşında, babası Derviş Osman efendiyi kaybetti.

Annesi Hanife Hatunu yedi yaşında iken kaybeden İbrahim Hakkı Hz.leri, babasının vefatından sonra Erzurum’a geri döndü. Burada sekiz yıl kaldıktan sonra tekrar Tillo’ya dönüp Mürşidi İsmail Fakirullahın vefatına kadar yanında ilim ve irfan tahsil etti. Şeyhinin vefatından sonra, tekrar Erzuruma dönüp ilk evliliğini Firdevs hatunla yaptı. Sekiz yıl sonra ikinci evliliğini Erzurumlu Fatma hatun, üçüncü evliliğini Belkıs hatun ve dördüncü evliliğini Züleyha hatunla yaptı...

İbrahim Hakkı Hz.leri altmışbir yaşında tekrar Tillo’ya döndü ve son evliliğini burada şeyhinin oğlu Abdulkâdir-i Sâni Hz.lerinin kızı Fatma hatunla yaptı.

Çocukları:

1 - İsmail Fehim

2- Ahmed Naim (Anneleri Firdevs hatundur.)

3- Gülsüm

4- Şâkir (Anneleri Belkıs hatundur)

5- Osman Nedim (Annesi Züleyha) hatundur)

6- Şemsa Aişe (Annesi Tillolu Fatma hatundur)

İbrahim Hakkı Hz.leri ilimde umman, irfanda kâmil ve fadıl bir islâm âlimidir. Başta dini ilimler olmak üzere, Tasavvuf, Astronomi, Anatomi, Geometri, psikoloji, sosyoloji, ve edebiyat gibi ilimlerde Toplam Elli sekiz eseri telif etmiştir. Mârifetnâme adını verdiği en büyük eseri, adı geçen bütün ilimleri içine almış orjinal bir şaheserdir.

Ayrıca İbrahim Hakkı Hz.lerinin iştigal ettiği Astronomi ilmiyle ilgili önemli araç ve aletlerinin bir kısmı halen Tillo’da ve özel bir müze’de sergilenmektedir. İbrahim Hakkı Hz.leri ile ilgili daha geniş bilgileri “Tillo Evliyaları” adlı eserimizde bulabilirsiniz.

Ol veliyyullah, büyük âlim ve Mutasavvıf İbrahim Hakkı Hz.leri H. 1194-M. 1780 yılında Tillo’da hakkın rahmetine kavuştu. Şeyhi İsmail Fakirullah Hz.lerinin türbesinde medfundur.

 

ŞEYH HAMZA EL-KEBİR K.S.

Kutbul- ektâb (Gavs) Şeyh Hamza el-kebir Hz.leri; İslam tarihinde ismi altın harflerle geçmiş büyük Sahabi Halid bin Velid (ra) in soyundan gelmektedir.

Doğum tarihiyle ilgili elimizde Mevsuk bilgi bulunmamaktadır. Ancak Hicri 669 yılında vefat ettiği, Mezar taşında yazılı bulunmaktadır.

Şeyh Hamza el-kebir Hz.lerinin tarikatı Hamzeviyye tarikatıdır. Zikirleri; Kâdirî ve Rifâî tarikatlarında olduğu gibi Cehrî yapılırdı.

Şeyh Hz.lerinin Oniki erkek oğlu vardır. Bir kısmı Tillo’da, diğerleri ise Siirt’te medfundur. Bunlar:

1- Şeyh Halil Ferd (rh) Siirtte Medfundur)

2- Şeyh Hasan (rh)

3- Şeyh Yasin (rh)

4- Şeyh Numân (rh) Üçü de Tillo’da Şeyh Mücâhid Camii ve Medresesinde Medfundur.)

5- Şeyh Mücâhid (rh) (Tillo’da Medfundur)

6- şeyh Muhammed er-radiyî (rh) (Siirtte Medfun büyük veli Şeyh Musa Hz.lerinin dedesidir.)

7- Şeyh Yunus (rh)

8- Şeyh Dâvûd (rh)

9- Şeyh Burhan (rh)

10-Şeyh Hüseyn (rh)

11- Şeyh Şerafeddin (rh) 12- Şeyh Yusuf (rh)

H. 669 yılında vefat eden şeyh Hamza El-Kebir Hz.leri, Tillo’da adına yaptırılan türbede medfundur. (Geniş bilgi için bkz. Tillo Evliyaları)

 

ŞEYH İBRAHİM EL-MÜCAHİD K.S.

Şeyh İbrahim El-Mücâhid Hz.Ieri Şeyh Hamza El-Kebir Hz.lerinin oğlu. Tillo’nun yetiştirdiği büyük velilerden önemli bir sima...

Tarikatı, babasının Hamzeviyye tarikatıdır. Doğum tarihi bilinmemekte, ancak H. 660 yılında vefat etmiştir.

Tillo’da kendi adına inşa edilen türbede medfundur.

Hayatı ve kerametleriyle ilgili bilgiler, geniş olarak Tillo Evliyaları kitabımızda mevcuttur.

 

GAVSUL-MEMDÛH K.S.

Tillo evliyalar bahçesinin yetiştirdiği güllerden bir diğeri de ins ve Cinnin Mürşidi gavs-i azam Mahmud El-Memdûh Hz.leridir. İsmail Fakirullah Hz.lerinin torunu Şeyh Abdurrahman Hz.lerinin oğludur.

H. 1174-M. 1761 yılının Zilka’de ayında Tillo’da dünyaya geldi, yirmi yaşına kadar, diğer yaşıtları gibi, İbrahim Hakkı Hz.lerinin yanında ilim tahsil etti.

Keşf ve keramet ehli İbrahim Hakkı Hz.leri; daha küçük yaşında talebesi Mahmud’a Çok iltifat eder ve bir çok kere de Mübarek elini sırtına koyup şöyle hitab ederdi:

- Barekallahu Fiyke ya memdûh!

(Allah seni mübarek kılsın!)

Ayrıca İbrahim Hakkı Hz.leri, talebesi Mahmud Hz.lerine; ilerde büyük bir veli olacağını, şu anda türbesinin bulunduğu tepeye, Dergah kurup yerleşeceğini ve şark-u garba yayılacak irşadda bulunacağını müjdelemişti.

 

ÇOCUKLARI

Gavsul-Memduh Hz.lerinin ilk evlendiği Zemzemil-Hassa Hz.lerinden:

l- Şeyh İbrahim K.s.

2- Şeyh Abdurrahman K.s.

3- Fatma K.s. dünyaya geldi.

İkinci evliliğini yaptığı, amcası Şeyh Hamza’nın oğlu Şeyh yasinin oğlu Molla Hıdır’ın kızı Sâliha ile yaptı. Sâliha Hz.lerinden de Nur Hamza Hz.leri dünya ya geldi.

Gavsul-Memduh Hz.leri H. 1263-M.1847 yılının Zil-ka’de ayında seksendokuz yaşında Tillo’da hakkın rahmetine kavuştu. Adına inşa edilen türbede Medfundur.

Hayatı ve kerametleriyle ilgili çok geniş bilgi Tillo Evliyaları kitabımızda mevcuttur.

 

ZEMZEM EL-HASSA K.S.

Zemzem El-Hassa Hz.leri İsmail Fakirullah Hz.Ierinin torunu Şeyh Mustafanın k.s. kızıdır. Tillo dergahlarında yetişen en büyük kadın velidir. Annesi Aişe kendisini şöyle anlatır;

Zemzemil-hassa ile hamile kaldığım gece, gökyüzünde, defler çalındığını duydum. Gâibden bir ses de bana; bu gecenin mübarek bir gece olduğunu söyledi. Ve o anda büyük bir nur görünce bayıldım. Hamileliğimin dördüncü ayında, aynı ses bana; “temiz bir çocuğa hamilesin!” dedi. yedinci ayda da bana;

- “Hamileliğin kolay ola!”

Doğumunun beşinci günü; gece vakti kendisini emzirmeye kalkınca, onu beşiğinde bir nur parçası olarak gördüm.

O, çocukluğundan beri hep cezbe içerisinde idi...”

Zemzemil-Hassa Hz.leri on altı yaşında amcasının oğlu Mahmud el-Memduh Hz.leri ile evlendi.